klinikiletişim ilk sayısı huzurlarınızda
İlk Sayı, İlk Heyecan
Sağlık sektöründe uzun yıllara dayanan habercilik birikimi ve deneyimiyle yayın hayatına kazandırdığımız klinikiletişim dergisinin ilk sayısı huzurlarınızda…
Her sayısında güncel haberler, röportaj ve makaleler yanısıra dosya haberleriyle okurlarıyla buluşacak olan dergimizin bu ilk sayısında sağlık sektörünün kadın liderleriyle konuştuk.
Hastane yöneticisi, hekim, akademisyen, hemşire, eczacı, bilim dünyası, tıbbi cihaz ve ilaç endüstrisinin marka olarak kabul edilen isimleriyle yaptığımız özel röportajlarda sağlık sektöründe kadın istihdamını ve yönetici pozisyonda görev yapan kadınların niteliklerini tartıştık.
Sektörde kadın istihdamı ve yönetim kademesinde kadın varlığı henüz istenen düzeyde değil elbet! Dünyada da durumun böyle olmasını teselli olarak kabul edemeyiz!
Günümüzün kadın liderleri bu tabloyu değiştirmek için var güçleriyle çaba sarf ediyor, kadın dayanışmasını ön plana çıkartmak için projeler üretiyorlar. Bunlar sadece sağlık değil tüm sektörler için hayranlık uyandıran girişimler. Geniş özetini sayfalarımızda görebilirsiniz.
Okunaklı dili, ilgi çekici ve güçlü içeriğiyle yayın hayatına merhaba diyen klinikiletişim’i sağlık sektörünün tüm paydaşlarını kucaklayan bir iletişim platformu olarak kurguladık. Dilde, haber üretiminde, yaklaşım tarzında ve anlayışta yenilikçi bir vizyonla hareket etmeyi benimsiyoruz. Sağlık muhabiri kökenli olmanın vazgeçilemez iki unsurunu, tarafsız ve objektif haberciliği, en ön planda tutuyoruz. Sağlık iletişimine kaliteli bir nitelik ve yeni bir değer kazandıran klinikiletişim’i bu itibarlı yolculuğunda yalnız bırakmayan tüm destekçilerine şimdiden şükranlarımızı sunarız.
Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Alvimedica Başkanı Leyla Alaton: “2017 Alvimedica için atılım yılı… Yeni ürünümüzü Türkiye’de üretmek üzere planlama yapıyoruz. Bu ürünü Türkiye’de üreterek ihraç edebilmek ilk hedefimiz. Neden yapamayalım? Yurtdışında yapılıyorsa iyidir algısını yıkmamız gerekiyor. Kadın özellikle fazla sermaye gerektirmeyen servis sektöründe bulunduğu şirkette tecrübe kazanıp kendi işini kurmayı yeğliyor. Girişimci çok kadın var biliyorsunuz ve girişimciliğin artması lazım!”
GE Türkiye Genel Müdürü Yelda Ulu Colin: “GE Türkiye Sağlık ‘da kadın oranı yüzde 36. GE’nin liderlik takımına bakıldığında kadın oranı yüzde 40’a çıkıyor. Globaldeki hedef 2020’de kadın-erkek arasındaki istihdam oranını yüzde 50-50 olacak şekilde eşitlemek. GE’nin liderlik takımına bakıldığında kadın oranı yüzde 40’a çıkıyor. GE’nin global ve Türkiye’de kadın istihdamını arttırmak için yürüttüğü birtakım insiyatifler var; Return to Career – Kariyere Geri Dönüş adlı bir programımız var mesela. Anne olmuş veya farklı sebeplerle iş hayatından ayrılmış, 4 yıla kadar ayrı kalmış ve 10 yıllık iş tecrübesi olan kadınlar için insan kaynaklarımızla birlikte bir program hazırladık. Bunu yeni duyurduk. Bu program ile özellikle kariyerine ara vermiş kadınlara öncelik tanıyoruz. Çünkü GE’nin globalde de 2020’de kadın-erkek arasındaki istihdam oranını yüzde 50-50 olacak şekilde eşitlemek gibi bir hedefi var. GE yaklaşık 184 ülkede faaliyet gösteriyor ve hepsinde böyle bir program açıklandı. Biz de Türkiye’de açıkladık. Şimdi başvuruları değerlendireceğiz, oranlarımız ortalamanın üzerinde ama eşit seviyeye nasıl getirebiliriz diye çaba gösteriyoruz. Ayrıca GE Women Network oluşumumuz var; GE Women Network 1997’de kuruldu. GE’de çalışan kadınların ağı diyelim; birbirlerini iş hayatında desteklemelerine ve üst düzeydeki kadınların kariyerlerinde daha alt seviyedeki kadınlara koçluk yapmalarına, ortak toplantılar düzenlemelerine yarayan bir iletişim ortamı bu.”
Royal Philips,Ortadoğu ve Türkiye, Kamu Yatırımlarından Sorumlu Genel Müdürü Esen Tümer:
“Kadın dayanışması kesinlikle var! Kadınlar bence kendine güvenen kadını destekliyor. Kim desteklemez ki! Erkek için de geçerli… Kendine güven son derece önemli bir husus yöneticilik hayatınızda. Philips’in Türkiye’de Sağlık sektöründeki ilk üst düzey yönetici kadını olabilme şerefine nail oldum, bu anlamda örnek olmayı diliyorum. Dünya ölçeğinde baktığınızda, sektörü ne olursa olsun kadınların yönetimde olduğu kuruluşlarda karlılık ve verimlilik ciddi oranda artıyor, başarı katlanıyor. Türkiye’deki Kamu Özel Ortaklığı kapsamında hayata geçen Şehir Hastaneleri projelerinin oldukça başarılı yatırımlar olduğunu düşünüyorum ve tüm paydaşlar ile birlikte yakından gelişmeleri takip ediyorum. PPP Derneğindeki Yönetim Kurulunda aldığım aktif rol kapsamında beni en çok heyecanlandıran; Türkiye’nin uluslar arası bilinirliğinin, sağlık turizminin, bu konudaki marka değerinin arttırılması yönünde çalışıyor olmak.”
Genç Bir Bilim Kadınının Serüveni: Canan Dağdeviren
Kardiyovasküler alanda, pilsiz çalışan ve giyilebilir kalp çipi (PZT MEH) buluşu ile medikal sektörde klinik öneme sahip yeni bir yöntem geliştiren Canan Dağdeviren’in bu buluşu sayesinde kalbin sürekli ve istemsiz biyolojik hareketinden enerji üretimi sağlanıyor. Forbes’in 30 Yaş Altı Bilim İnsanı listesinde de yer alan Dağdeviren’in 2014’te yaptığı TED konuşmasına kulak veriyoruz:
“Bilimle uğraşmanın insanlığa hizmet etmek olduğunu düşünüyorum. Günümüzde kullanılan kalın, ağır ve belki de taşıması mümkün olmayan elektronik aletleri ben yumuşak, esnek, çekilebilir ve vücudunuza ve özellikle kalbinize yapıştırılabilir hale getiriyorum. Bilimle uğraşan her kadın öğrencinin hayalidir Madam Curie… Kendisi Nobel kazanan ilk kadındır. Fakat ben tam tersine Madam Curie’ye değil onun kocasına aşık oldum. Çünkü o bir laboratuvarda hiç okul okumadan piezoelektrik malzemeyi buluyor.”
Ayırımcılık Değil Sadece Motivasyon Gerekli
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arzu Topeli İskit: “Dünyada ABD, Kanada, İngiltere, Fransa ve Avustralya’da tıp fakültelerinde kadın erkek öğrenci sayıları eşit iken, kadın yoğun bakım araştırma görevlisi oranı yaklaşık %30’lar civarına düşüyor. Uzman düzeyinde ise bu oranın örneğin Avustralya’da %16’lara kadar düştüğünü görüyoruz. Harvard’lı araştırmacılar, kadın doktorlar tarafından tedavi edilen hastalar erkek doktorlar tarafından tedavi edilenlere göre daha düşük ölüm hızı ve tekrar yatış oranlarına sahip olduklarını gördüler. Literatür, kadın doktorların erkek doktorlara göre klinik kılavuzlara daha fazla uyduklarını, koruyucu-önleyici yaklaşımı daha sık sağladıklarını, daha hasta merkezli iletişim kullandıklarını, standartlaştırılmış uygulamalarda daha iyi performans gösterdiklerini gösteriyor.
Örneğin, yöneticilik dönemimde hastanemde idari personel içerisinde hemşire ve sekreterler çoğunlukla kadın iken, üst düzey yöneticiler arasında erkeklerin oranı kadınlara göre daha fazla idi. Akademik personelde de benzer durum söz konusu idi. Tıp Fakültesi öğrencileri arasında kadın erkek oranı birbirine eşit ve hatta tıp fakültesi araştırma görevlileri arasında kadın cinsiyet sıklığı, erkeklere göre daha fazla olmasına rağmen, doçent ve profesör düzeyinde erkek sayısı kadınlara göre daha fazla…
Buna ek olarak dallara göre dağılımsal farklılıklar var. Cerrahi dalların çoğunda erkek hakimiyeti var. Bazı cerrahi dallarda hiç kadın doktor yok iken kadın doktorların daha çok dahili branşları, girişimsel işlemleri olmayan veya az olan branşları tercih ettiklerini görüyoruz.”
Pozitif Ayrımcılıkta Rol Model Bir Hastane: Liv Hospital
Liv Hospital Grup Koordinatörü Meri İstiroti: “İşe alımlarımızda iki aday da aynı özelliklere sahip ise kadın adaylarımızı öncelikli olarak tercih ediyoruz. Bu anlamda pozitif ayrımcılık yapıyoruz. astanemiz kadın personel oranı ve fırsat eşitliği konusundaki performansı ile sağlık sektöründe ilk sıralarda yer alıyor. Ekonomik faktörler iyileştirildiğinde kadınlar iş hayatına daha fazla katılım gösterecektir. Çalışan bir kadın, çocuk sahibi ise ya da çocuk sahibi olmak istiyorsa çocuğunun bakımı için yeterli ekonomik güce sahip olmalıdır. Yeterli bir kazancı yoksa büyük bir oranla tercihini, çocuğuna kendisinin bakması ve çalışma hayatından kopması şeklinde kullanmaktadır. Çocuk sahibi olan / olacak kadın çalışanları, devlet ekonomik anlamda destekler ise kadınların çalışma hayatında daha fazla yer edinmesine olanak sağlanabilir. Devletin İş Kanununda süt izniyle ilgili yapacağı revizyonlar ile de yine çalışan kadının desteklenmesi mümkün olabilir. Özellikle özel sektörde mesai kavramının olmadığı, 7X24 yaşayan canlı bir sistem içerisinde yoğun çalışma temposunda çalışıyorsunuz. Bu durum özellikle evli kadınların aile hayatını vakit ayıramama noktasında çok daha fazla olumsuz etkileyebiliyor. Diğer taraftan kadınlar çok daha hassas kutsal varlıklar… Özellikle gün içerisinde karşılaştığımız mutsuz ve hasta yüzler, hastalıklar ve ölümler bizleri çok daha derinden etkileyebiliyor, motivasyonumuzu düşürebiliyor.”
Kadınlar İş Hayatında Daha Uyumlu ve Daha Müdaheleci
Johnson & Johnson Medical Türkiye Pazar Erişim Müdürü Ferda Bayşu: “Kadınların bir işi sahiplenmede bir erkek çalışandan daha fazla çaba sarf edip, daha dikkatli olduklarına inanıyorum. Aynı zamanda öğreticilik, eğiticilik yönleri erkeklere göre daha gelişkin. Bir eksiklik, bir hata gördüklerinde daha müdahaleciler. Medikal sektörü global bir sektör. İnsan her yerde insan, hasta her yerde hasta ve tedavi her yerde tedavi. Bireysel olarak, eğer mesleki yetkinliğiniz varsa, globalleşmeye bağlı olarak her ülkenin medikal sektöründe yer alabilirsiniz. Firmamız dünya üzerinde 60 ülkede yaklaşık 125.000 çalışanı ile pek çok farklı kültürü bünyesinde barındıyor. Firmamızın kültürünü oluşturan ve 1943’ten beri rehberimiz olan ‘Andımız’ gereği, her çalışanın kendi değerlerine saygı duyuluyor ve buna bağlı olarak değerlere özel esnek uygulamalar sunuluyor. Bunun dışında JnJ için kadın lehine pozitif ayırımcı bir şirket diyebiliriz. Her ülkede Women Leadership Initiative (WLI) adı altında topluluklarla kadın liderlerin gelişimine katkı sağlayan programlarımız var.”
Hemşirelik Mesleğinin Dinozoru Saadet Ülker Anlatıyor
Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Fakültesinden 2011’de emekli olan Prof. Dr. Saadet Ülker, 2005-2015 arası Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı Türk Hemşireler Derneğinde halen Yönetim Kurulu yedek üyesi olarak çalışıyor. Büyük zafiyetler içeren hemşirelik eğitimi ve hemşirelik hizmetlerinin, toplumumuzun hak ettiği niteliğe kavuşturulması ve bunların yasal olarak güvence altına alınabilmesi için uzun yıllar büyük mücadeleler veren 1944 doğumlu Prof. Dr. Ülker’e kulak veriyoruz:
1992 – 2007 arası kesintisiz 15 yıl Hemşirelik Kanunu hakkında çalıştım. Hacettepe’deki görevimi yürütürken, THD Başkanlığından önce, 1992 – 97 arasında Sağlık Bakanlığında Hemşirelik Hizmetleri Daire Başkanlığı yaptım. Hemşirelik Kanunu çalışmalarını resmen başlattım. Bu tarihe kadar hiçbir çalışma yapılmamıştı. Kanun değişmesi isteği vardı ama kağıda yansımış bir çalışma yoktu. 1992 yılında Bakanlıkta inanılmaz bir mücadele vererek bu çalışmayı başlattığımı tekraren ifade etmek durumundayım. Çünkü istemiyorlardı. ‘Biz yaparız’ diyorlardı. Sonunda resmi bir komisyon kurulması kabul edildi. Bu komisyon un çalışmaları zaman zaman engellendi. 1997’de Kanun hazırdı fakat ben daire başkanlığından uzaklaştırıldım, 1998’te Kanun TBMM’ye girdi, Sağlık Komisyonundan geçti, Resmi Gazetede yayımlandı, ancak, Mesut Yılmaz Hükümeti düştüğü için Kanun kadük oldu. 2007’de Kanun geçti, taleplerimize yakın şekilde kabul edildi diyebilirim. 1954 tarih ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanununu 15 yıllık bir mücadele ile değiştirmeyi başardık ama, mücadele bu konuda ne yazık ki halen devam edecek gibi görünüyor.
Dün de bugün de meslek liselerinden hemşire yetiştirilmesinin insan haklarına aykırı olduğuna inandım. Çocuk yaştaki insanlar, çalışma alanı bakımından en tehlikeli iş yerleri arasında nitelendirilen hastanelere sokulmamalıdır! Çocuk yaşta insanlar ölüm, keder, kaygı gibi ağır, yıpratıcı koşullarla karşılaşmamalı, radyasyonun, mikroorganizmaların,her türlü kimyasalın, ilacın olduğu ortamlara sokulmamalıdır. Gidecekleri okul bu yaşta bir meslek lisesi değil, onları mesleğe hazırlayan bir lise olmalıdır. Örneğin, çocuk sağlık alanında yol almak istiyorsa sağlık lisesine gitmeli orada, istediği alanlarda yürümek üzere hazırlanmalıdır. Hemşirelik çocukların yapacağı, onlara yaptırılacak bir iş değildir. Bu gerçeği anlattığımıza inanıyorduk. 2007 ‘de Sayın Recep Akdağ bunu çok iyi anlamış ve TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda hemşirelik yasa tasarısı görüşülürken çok iyi anlatmıştı. Yasa tasarısı TBMM Genel Kurulunda da bu inançla kabul edildi. Şimdi Cumhurbaşkanının son açıklaması ile durumun değiştiğini görüyoruz. Sayın Akdağ’ın Cumhurbaşkanını bu konuda aydınlatmasını bekliyoruz.
Türkiye’de hemşireliğin başına gelen hiçbir mesleğin başına gelmemiştir diyebilirim. Hiçbir meslek bu kadar zayıf bırakılmadı. Hiç bir meslekle bu denli oynanmadı. Hepsini ayrıntıları ile yazmaya başladım.
Geçtiğimiz günlerde (Mart 2017) Cumhurbaşkanı bir açılışta hemşirelerin reçete yazabileceği yönünde bir açıklama yaptı… Hemşirelik eğitimi ile ilgili bizleri haylice kaygılandıran açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de insanların hemşireden nitelikli, güvenilir bakım hizmeti almaya ihtiyacı vardır. Bu nitelikli insan gücünün eğitiminin nasıl olması gerektiğini yasa ile ortaya koyduk ama uygulanmıyor! Uygulanmadığı gibi, bilmediğimiz ve duyunca istemediğimiz yeni müdahalelerin bizden habersiz gündemde olduğunu duyuyoruz. Bu eğitimden geçmiş insanların görev, sorumluluk ve yetkilerinin ne olması gerektiğini tarif eden yönetmelikler var ama uygulamaya konulmuyor! Biz bu yasa ve yönetmeliğin uygulamaya konulacağının müjdesini istiyoruz, bizden “doktorcuk” yapılmasını bir müjde olarak kabul etmiyoruz.
Kadın Girişimciler Daha Çok Kadın İstihdam Ediyor
KAGİDER Genel Sekreteri Yeşim Seviğ: Bu yıl 15. Yılını kutlayan derneğimizin 300 üyesi bulunurken, bu üyelerimiz 46 sektör ve alanda faaliyet gösteriyor. Türkiye’deki kadın girişimci profiline baktığımızda ise yüzde 61’i üniversite ya da yüksek lisans diplomasına sahip olduğunu görebiliyoruz. Yapılan araştırmalar yüzde 72’i halen evli olan kadın girişimcilerimizin yüzde 84’ünün daha önce bir iş deneyimi yaşadığını ortaya çıkarıyor. Yüzde 45’i 25-34 yaş arasında olan kadın girişimcilerimizin yüzde 39’u 35-44 yaşları arasında işini kurarken, yüze 31’i ise bağımsız kişiliğe sahip, kararlı ve azimli, yüzde 25’inin kendine güveni yüksek.
Türkiye’de ise 98 bin olan kadın girişimci oranı yüzde 8. Kadınların istihdama katılım oranı ise yüzde 28 olurken, kadınlar arasındaki kayıt dışı istihdam oranı ise yüzde 48. Türkiye’deki kadın girişimcilerin yüzde 82’si hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor. Kadın girişimcilerin yüzde 40’ı işkolu olarak ticaret ve satış alanında yoğunlaşırken, yüzde 70’i ise mikro işletme sahibi olarak faaliyetlerini sürdürüyor.
Bu rakamları değerlendirdiğimizde kadın girişimciliği ve kadınların ekonomiye katılımları açısından Türkiye’nin istenen düzeye ulaştığını ve bu alanda kadınların potansiyelinden etkin bir şekilde yararlanıldığını söylemek pek mümkün değil. Kadınların ekonomiye katılmadığı, girişimcilik potansiyellerini hayata geçiremediği bir toplumun kalkınmada tam potansiyelini gerçekleştiremeyeceğini düşünüyorum.”
“Kadınların ‘Multi-Tasking‘ Becerisi Bence Daha Yüksek!“
B.Braun Türkiyei Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Aslı İrengün Erden: Yaklaşık 14 yıldır B.Braun’da çalışıyorum. B.Braun’un Türkiye’deki genel müdürlerinden biriyim ve yönetim kurulu üyesiyim. Avusturya Lisesinden 1997’de mezun oldum. Lisansımı 2001’de University of Virginia, Uluslararası İlişkiler Bölümünde yaptım. 2003’te Georgetown University; Communication, Culture and Technology branşında lisansüstümü gerçekleştirdim. Evliyim, bir kız ve bir oğlan olmak üzere 5 yaşında ikizlerin annesiyim.
B.Braun, Türkiye’de 180 kişilik ekibiyle, hastane sarf malzemelerinden, parenteral nütrisyona, cerrahi el aletlerinden, diz ve kalça protezlerine, hemodiyalizden yara bakımına kadar bir çok alanda ürün ve çözümler sunmaktadır. İstanbul’daki merkez ofisimizin yanısıra, Ankara, İstanbul ve Diyarbakır’da da ofislerimiz bulunmaktadır. Ayrıca İstanbul’daki teknik servis merkezimizde, çok modern şartlar altında, cerrahi aletler, motorlar ve infüzyon pompaları için bakım ve onarım hizmetleri sunmaktayız. Ankara’daki diyaliz merkezimizde ayda 2 binden fazla tedavi hizmeti veriyoruz. Ürünlerimizin çoğunluğu, İstanbul İkitelli’deki 2500 m2’lik depomuzda saklanmakta ve buradan tüm Türkiye’ye dağıtılmaktadır. Kadınların da erkeklerin de birbirlerinden üstün oldukları alanlar var. Kadınların, egemen olduğu ortamlarda, organizasyonel yönetimin, detaya hakimiyetin, içgüdüsel ve duygusal zekanın ve “multi-tasking“ diye adlandırdığımız, aynı anda bir çok işi yapabilme becerisinin yüksek olduğunu düşünüyorum.”
“Türkiye’de Hastane Bilgi Sistemini ilk biz geliştirdik”
APlus Genel Müdürü Candan Göksu: Meslek hayatıma Akbank’ta programcı olarak başladım. Daha sonra Esbank’ta IT yöneticisi olarak devam ettim. Halen Esbank Emekli Sandığı Yönetim Kurulu Üyesiyim.
Sağlık sektöründe 15. yılımı doldurdum. Acıbadem Sağlık Grubuna 2002 yılında Bilgi Sistemleri Direktörü olarak başladım. İlk projem sağlık sektöründe çağrı merkezini kurmak oldu. Türkiye’de sağlıkta bu büyüklükte ve son teknoloji çağrı merkezini Acıbadem olarak ilk biz kurduk.
8 yıl Acıbadem Sağlık Grubu Bilgi Sistemleri Direktörü olarak hizmet verdim. Sağlıkta da Türkiye’de ilk Hastane Bilgi Sistemini (Hospital Informatin System – HIS) ekibimle geliştirdik. Diğer sağlıkla ilgili sistemleri satın alarak dünya standartları ile entegre ettik. 2010 yılından itibaren ise APlus’ın Genel Müdürü olarak görevime devam ediyorum.
APlus sektörde öncü rolünü üstlenen firmalardan biri olarak konumlanıyor. Bizim ayırt edici özelliğimiz Acıbadem gibi büyük bir sağlık grubunun iştiraki olmamız. Bundan kaynaklanan yüksek bir hijyen ve kalite disiplinimiz var. Başarımızın altında yatan önemli nedenlerden birisi de bu…
APlus, öncelikli olarak Acıbadem Sağlık Grubuna hizmet vermek üzere yola çıktı. Bu süreçte grubumuz dışındaki pek çok firmadan da bu kalite ve standartlarda hizmet almak üzere talepler almaya başladık. Bugün artık hizmet verdiğimiz dış müşterilerimiz de artmaya devam ediyor. Bu sürecin de bizi geliştirdiğini düşünüyoruz. Buradan öğrendiklerimizi de ekleyerek gelecek 10 yılda da Acıbadem Sağlık Gurubu vizyonu paralelinde büyümeye ve gelişmeye devam edeceğiz.
Genel olarak hizmet sektörünün gelişimi son yıllarda büyük bir hız kazanmış olsa da, başlangıçta oldukça yavaş ilerledi. Kaliteli hizmet kavramı gerçek anlamıyla yeni yeni oturuyor. Hastanelerde hizmet kavramı ise hepsinden çok daha yeni… Hizmet sektörünün tartışmasız en hassas alanı hastanelere hizmet vermek…
Bugün sektörün hastane hizmeti konusunda çok daha profesyonel bir bakış açısını yakaladığını söyleyebiliriz. Bizim için insana hizmet çok önemli. 10 yıl önce de APlus olarak yola çıkarken bu konudaki hizmet açığını gidermek ve hastalarımızın ihtiyacı olan standartları sağlamayı amaçlamıştık. APlus olarak, bugün de bu alanda halen ilkleri uygulayarak öncü ve örnek olmaya devam ediyoruz. Diğer yandan sektörümüzde örnek bir rol üstleniyor ve mükemmel hizmet anlayışı için toplum bilincini arttırmayı hedefliyoruz.”
Kadın Doğum Branşında Kadın Hekimler Ağırlıkta
Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum Kliniğinden Doç. Dr. Hüseyin Levent Keskin:
“Benim şansım uzmanlık eğitimimi eğitim ve araştırma hastanesinde aldıktan sonra 1 yıl üniversitede çalışmış ve ardından devlet hastanesinde yani Kars Doğumevi’nde hizmet vermiş olmak ve uzunca süredir de Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi ile afiliye olan Atatürk EAH’de görev yapmaya devam etmektir. Böylece sağlık hizmeti ve eğitimi konusunda hem 2. hem de 3. basamak hastanelerde çalışma deneyimim ve yakından tanıma imkanım oldu. Şunu söyleyebilirim ki son 15 yıl süresince Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde akademik unvan sahibi eğitimcilerin de hızla artması nedeniyle uzmanlık öğrencisi yani asistan eğitimi kalitesi anlamında üniversite hastaneleri ile eğitim ve araştırma hastaneleri arasında bir fark yok. Zaten bildiğiniz gibi yaklaşık 1 yıl önce tüm eğitim ve araştırma hastaneleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi ile afiliye oldu ve eğitim görevlileri peyderpey Sağlık Bilimleri Üniversitesi bünyesinde öğretim üyesi kadrosunda atanmaya başladılar. Belki de bir süre sonra EAH ismi tamamen ortadan kalkacaktır. Ancak şu da var ki üniversite hastanelerinde tıp öğrencisi eğitiminin getirdiği ek bir sorumluluk ve yük var. Elbette tüm akademisyenler üniversite çatısı altında öğrenci eğitimine katkıda bulunmak isterler. EAH’de ise tıp öğrencisi eğitimi olmadığı için sağlık hizmeti sunumu üniversitelere göre biraz daha ön plandadır.
2004 yılında Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz Avşar Hocamızın yönetiminde 6 uzmanla kurulmuş, ben 7. uzman olarak göreve başlamıştım. Prof. Dr. Avşar klinik kurucumuz olarak her zaman önderimiz olmuştur, kliniğin bugün bir marka haline gelmesinde en büyük rol Filiz Hocamıza aittir. Şu anda kliniğimizde Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi kadrosunda 1 profesör (Filiz Hocamız) ve 3 yardımcı doçent, Sağlık Bakanlığı EAH kadrosunda ise 1 doçent ve 5 kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından kadın hastalıkları ve doğum eğitimi ve sağlık hizmeti verilmektedir. 11 kadın doğum asistanımız (4’ü Azerbaycan uyruklu) halen eğitim almaktadır ve kliniğimiz şimdiye kadar 30’a yakın kadın hastalıkları ve doğum uzmanı yetiştirmiş ve mezun etmiştir. Ayrıca aile hekimliği asistanları rotasyonla 4 ay süreyle kliniğimizde eğitim almaktadır. Yine sayıları zaman zaman değişmekle birlikte 15 civarında tıp fakültesi 6.sınıf öğrencileri yani intern doktorlar ve 50 civarında 4. Sınıf öğrencileri de klinik teorik ve pratik eğitim almaktadır. Yardımcı ebe ve hemşirelerimizin sayısı çok değişiyor; bazen yeterli oluyor ama genellikle eksiğimiz oluyor, yani ebe- hemşire ihtiyacımız her zaman var. Şu anda hem klinik hem de poliklinik hizmeti veren toplam 16 ebe-hemşiremiz var, ancak sayının bunun en az 2 katı olması gerektiğini biliyoruz. Çünkü kadın hastalıkları ve doğum bölümü yapısı itibariyle çok özel bir bölüm… Hasta mahremiyetinin en üst düzeyde olması gerekiyor. Hem anne hem bebek hem de diğer jinekolojik hastalığı olan hastalarımızla ebe ve hemşirelerimizin ilgilenmektedirler. Bir yandan doğumlara eşlik ederlerken diğer yandan bir bölümü doğum yapmış annelere veya henüz gebelere anne sütü ve emzirme eğitimi vermekte, bir bölümü yenidoğan bebeklerle ilgilenmekte, diğer bir bölümü ise jinekolojik ameliyat olmuş veya hastalığı olan hastalarımızın tedavi ve takiplerini yapmaktadırlar. Bu nedenle nitelikli ebe ve hemşirelerimizin sayılarının artırılmasına çok ihtiyaç var.
Bizim en büyük problemimiz yenidoğan yoğun bakım ünitemizin olmaması… Çünkü hastanemizin erişkin yoğun bakım ünitesi çok kuvvetli ve bu nedenle maternal yani anne ile ilgili risk mevcudiyetinde, örneğin annenin hipertansiyon, kalp hastalığı, diabet, epilepsi, guatr vb hastalığı olması durumunda multidisipliner bir hastane olmamız nedeniyle bu tür riskli gebeler hastanemize refere edilmektedirler. Ancak bu olgularda bir de gebelik eğer henüz miadında değil ve gebeliğin erken sonlandırılması gerekiyorsa bu durumda zorlanıyoruz. Hastanemiz hemen yanı başında inşaatı devam eden Bilkent Şehir Hastanesi hizmete girdiği zaman bu sorun da ortadan kalkacaktır. Mevcut durumda ise yenidoğan bebeği sevk etme ihtiyacımız olduğunda yenidoğan yoğun bakım yatağı bulmak konusunda 112 koordinasyon merkezi bize yardımcı oluyor.
Ayrıca kliniğimize yıllık ortalama 1000 civarında ameliyat gerçekleştirilmektedir. 22 yatağa sahip kliniğimizde yatak doluluk oranımız yüzde 90’nın üzerindendir ve yatak sayımızın da artması gerekiyor. Ancak mevcut fiziki şartlarda bu mümkün olamıyor maalesef. Talep var ama yeterli olamıyoruz. Yardımcı sağlık personelimizin de sayı ve nitelik konusunda artmasını bekliyoruz. Ebelik eğitimi çok önemli, eğitimlerin niteliğinin özellikle pratik eğitimlerinin arttırılması gerekiyor ki, ulusal bir politika halini almış olan sezaryen ile doğum oranlarının azaltılabilmesi için nitelikli ebelerin pratikte çok daha aktif ve işin içinde olmaları gerektiğine inanıyorum.
Kliniğimizde toplam 10 kadın hastalıkları ve doğum uzmanından 3’ü erkek, gerisi kadın… Kadın doğum klinikleri eskiden erkek ağırlıklıydı ama son zamanlarda kadın ağırlığı ön plana çıktı. Kadın doğum uzmanlığı bundan 10 yıl öncesine kadar tıpta uzmanlık sınavında en çok tercih edilen ilk 5 daldan biriydi. Ancak son 5 yıl içinde bu durum tam tersine döndü ve maalesef şimdi en az tercih edilen bölümler arasında. Bunun da en önemli sebebi tabii ki mediko legal sorunlar. Komplikasyonlar, riskler, hasta-hekim ilişkileri vs gibi nedenlerden ötürü tercih edilmiyor. Alınan riskin karşılığındaki ekonomik kazancın yeterli olmaması da önemli bir faktör diye düşünüyorum. Gelecekte, mesela belki 10 sene sonra, bu durumun yani kadın doğum hekimliğinin istenen bir dal olarak yapılmamasından dolayı sıkıntılar yaşanabileceğini düşünüyorum, çünkü insanın mesleğini hele böyle kutsal mesleği istemeden yapabilmesi mümkün değil bence. Bazı hastanelerin kadın doğum kliniklerinde kadronun açık kaldığını biliyorum mesela… Kimse tercih etmiyor.”
IT Sektöründe Kadın İş gücünün Gelişiminde Destek
Oracle Türkiye Genel Müdürü ve Başkan Yardımcısı Filiz Doğan: Ben 2011 senesinde Türkiye Genel Müdürü ve 2014 yılında Başkan Yardımcılığna atandım. 22 yıldır Oracle’da çalışıyorum. Global bir firmanın getirdiği avantajlardan biri de hiçbir şekilde ayrımcılık yapılmaması. Oracle’da her kültüre saygı gösterilmektedir. Oracle’ın desteklediği “Oracle Women Leadership” programını örnek olarak vermek isterim. Bu program dahilinde her ülkede, kadın ve erkek yöneticilerimiz, özellikle kadın işgücü gelişiminde destek vermektedir. Bunun özellikle kadın işgücünün gelişmesinde zorluk yaşanan ülkelerde önemli bir girişim olduğunu düşünüyorum.
Çalışanlarımızı işe alırken önceliğimiz işin gerekliliklerine uygunluğu. Cinsiyet, yaş, eğitim vb hiçbir konuda ayrımcılık yapmıyoruz. Ancak Türkiye’de kadın yönetcilerimizin oranı diğer ülkelerle kıyaslandığında öne çıkıyor. Cinsiyet dağılımı yıllardır eşit derecede dengeli bir şekilde devam etmektedir. Gerek yönetim kadrolarında gerekse bölgesel rollerde birçok bayan arkadaşımız görev yapmaktadır.
Diğer bölgelere baktığımızda, Türkiye’de hızlı BT adaptasyonu ve yaygın kullanım görüyoruz. Kurumsal yazılım donanım ve bulut alanında öncü olan Oracle stratejileri doğrultusunda benim ve ekibimin hedefi, iş ortaklarımızla beraber bilişim sektöründe öncü bir Türkiye yaratmak. Bu bağlamda da Türk BT’si açısından çok önemli bir projeye imza atarak, 2017 yılı ortalarında Türkiye’de Oracle Veri Merkezi ile Türk şirketlerinin bulut kullanımında öncü olmalarına destek olacak yatırımı gerçekleştirdik.
Dinamik iş hayatında başarı için, sürekli olarak kendilerini geliştirmeye önem vermelerini, hızlı adaptasyon yetilerini geliştirmelerini, değişime açık olmalarını, her konuda dengeye önem vermelerini ve olaylara birçok farklı açıdan bakıp çözüm üretme becerilerini geliştirmelerini öneririm.”